GEBELİK VE YÜKSEK TANSİYON
Preeklampsi yaygın endotel, damar iç zarı, hasarı sonucu ortaya çıkan
sistemik yani tüm vücudu ilgilendiren bir hastalıktır.Gebeliğin ikinci
yarısında ortaya çıkan yüksek tansiyon ve idrarda protein
atımının(proteinüri) artmasıyla karakterizedir. Endotel vücudun her
yerinde bulunur ve dolayısıyla da preeklampsi vücudun her yerini
ilgilendiren sistemik bir tablodur.Öyle ki gelişmiş ülkelerde gebeliğe
bağlı anne ölümlerinin %15-20 sinden preeklampsi sorumludur.Her yıl
dünyada yaklaşık 50000 kadın ve 900000 çocuk preeklampsi nedeniyle
hayatını kaybetmektedir.
Anneden bebeğe kan yoluyla besinlerin ve oksijenin geçişi plasenta
yoluyla olmaktadır. Plasenta yani bebek eşi oluşumu karmaşık bir
mekanizmadır.Plasenta oluşumu (plasentasyon) sırasında herşey yolunda
giderse sağlıklı bir gebelik elde edilir ancak sorunlar ortaya çıkarsa
anne ve karnındaki bebek açısından olumsuz sonuçlar doğabilir ve
preeklampsi tablosu da bunlardan biridir.
Preeklampside iki temel bozukluk söz konusudur; birincisi plasenta
oluşumundaki sorun, ikincisi ise yaygın endotel hasarıdır. Önerilen 2
basamaklı mekanizmaya göre; genetik faktörler, bağışıklık sisteminin
uyumsuzluğu veya primer trofoblast defekti öncelikle plasenta oluşum
sorununa yol açmaktadır. İkinci aşamada da plasenta oluşum sorunu
nedeniyle, plasentadan salgılanan maddelerin anne kanına geçmesi yaygın
endotel hasarına neden olmaktadır. Yaygın endotel hasarı da
preeklampsinin anne adayındaki tablosunun ortaya çıkmasına yol açar
Gebelikte yüksek tansiyonla seyreden hastalıklar önce;
1- kronik hipertansiyon; gebelik öncesinden süregelen yüksek tansiyon,
2- gebeliğin oluşturduğu yüksek tansiyon ,olarak ikiye ayrılır.
Gebeliğin oluşturduğu yüksek tansiyon ise kendi içinde;
-Gebelik hipertansiyonu- Gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncı
yükselir ama proteinüri olmaz, loğusalıktan sonraysa kan basıncı normale
döner .
-Hafif preeklampsi- Gebelik hipertansiyonuna proteinüri (0.3 gr/l’den
fazla) eklenmesi.
-Ağır preeklampsi- Preeklampsi olan olgularda aşağıdakilerden en az
birinin saptanmasıdır.
a- Yatak istirahatindeki bir gebede 6 saat ara ile ölçülen küçük
tansiyonun(diastolik) ≥110 mmHg olması,
b- 24 saatlik idrarda 3 veya 5 gr/l üzerinde proteinüri olması,
c- İdrar azlığı(oligüri),şiddetli baş ağrısı, bilinç bulanıklığı gibi
beyin veya görme bozuklukları olması,
d- akciğer ödemi, siyanoz ,sağ üst kadran ağrısı, oligüri,
e-HELLP sendromu (hemoliz, karaciğer enzimlerinde artış,
trombositopeni).
-Gebeliğin ağırlaştırdığı kronik hipertansiyon- Kronik hipertansiyona
preeklampsinin eklendiği olgular
-Eklampsi- preeklamptik hastada konvulziyonların eklenmesidir.
Anne ve karnındaki bebek üzerine etkileri göz önüne alındığında, gebelik
hipertansiyonu ve hafif preeklampsi “Hafif Grup”, ağır preeklampsi,
gebeliğin ağırlaştırdığı kronik hipertansiyon ve eklampsi ise “Ağır
Grup” olarak değerlendirilebilir.
Son yıllarda preeklampsi, altta yatan bozuklukta dikkate alınarak klinik
bulguların ortaya çıkış haftasına göre erken (34 hafta öncesi) ve geç
(34 hafta sonrası) gebelik haftalarında ortaya çıkan preeklampsi olarak
da sınıflandırılmaktadır. Preeklampsi’de mevcut bozukluk gebeliğin
oluşum aşamasından itibaren vardır, ancak klinik bulgular (hipertansiyon
ve proteinüri) gebeliğin ilerleyen haftalarında ortaya çıkar. Altta
yatan bozukluk ne kadar ağır ise klinik bulguların ortaya çıkış haftası
da o kadar erken olur. Kötü oluşmuş bir plasenta ile gebelik ileri
haftalara kadar gidemez, anne veya karnındaki bebek sıkıntıya girer.
Gerçekten de 32 hafta altında doğurtulmak zorunda kalınılan preeklampsi
olgularında anne ölümleri 20 kat daha yüksektir. Erken gebelik
haftalarında ortaya çıkan preeklampsi tablosu, anne ve/veya karnındaki
bebeği riske sokan ve preeklampsi nedenlerinde anlatıldığı üzere
plasenta oluşum sorunu sonucu ortaya çıkan tablodur. Buna karşılık geç
gebelik haftalarında (özellikle 36 ve üzeri) ortaya çıkan preeklampsi
tablosu plasentanın düzgün oluşmasına karşın , annedeki aşırı kilo,
şeker hastalığı, ileri yaş veya çoğul gebeliğe bağlı olarak annenin
gebeliğe verdiği normalden farklı tepki sonucu oluşmaktadır,ancak anne
ve/veya karnındaki bebeği üzerinde oluşabilecek olumsuz sonuçlar ihmal
edilebilir düzeydedir.
-HAFİF GRUP; Gebelik hipertansiyonu olan olguların bir kısmında gebelik
haftasıyla ilişkili olarak preeklampsi gelişebilir.Bu 30. gebelik
haftasından önce tanı konulanların yaklaşık %50’sinde olur.Hafif grupta
anne ve karnındaki bebek açısından sonuçlar normal tansiyonlu
gebelerdeki gibidir, perinatal kayıp, erken doğum, ve abrupsiyo (eş
ayrılması) plasenta oranları normal tansiyonlulardan farklı değildir,
ancak sezaryen ile doğum oranları yüksektir. Hafif preeklampside
konvülsyon gelişme olasılığı %1’den azdır 24. Hafif grubun yönetiminde
temel prensipler;
– Alta yatan sorun hafiftir,
– Anne için hayati tehlike yoktur, bu nedenle gebeliğin devamı anneyi
ciddi riske atmayarak, bebek için zaman kazandırır,
– Ayaktan gebelik takibi ile yatak istirahati ve hastanede takip
arasında anlamlı bir fark gösterilememiştir. Bunun yanında sürekli yatak
istirahati ve hastanede takibin damar tıkanması( derin ven trombozu),
hastane infeksiyonları gibi olası riskleri de vardır.
– Antihipertansif tedavinin yararı gösterilememiştir, ayrıca hafif
grupta antihipertansif tedavinin anlamlı bir yararı olmadığı gibi, kan
basıncını maskeleyerek ağır preeklampsi tanısını da önleyebilir
Peki böyle gebeler nasıl takip edilmelidirler?
– Evde her sabah tansiyon ölçülmeli,
– Haftada 1 veya 2 kere idrarda proteinüri takibi yapılır bu evde
basitçe dipsticklerle de yapılabilir
– Haftada 1 kere kan sayımı, ürik asit, SGOT,SGPT, bilüribin tetkikleri
yapılmalı,
– Anne karnındaki bebeğin gelişimi ve iyilik hali,NST,DOPPLER, BİOFİZİK
PROFİL ile takip edilir ayrıca içinde yüzdüğü sıvı (amnios sıvı) miktarı
yakından takip edilmelidir.Bebeğin durumundaki bozulmada ise doğum hemen
gerçekleştirilmelidir.
– Gebelik haftası otuzsekize ulaşanlarda, doğum için en uygun zamandır.
– Normal vaginal doğum tercih edilen doğum şeklidir.
– Doğumdan 6 hafta sonra kan basıncı normale dönmüyorsa, kronik
hipertansiyon açısından dahilye uzmanına yönlendirilmelidirler.
-AĞIR GRUP;
Antihipertansifler; anne ölümlerinin en önemli nedeni ağır
hipertansiyondur.Tansiyon tedavisinde amaç kan basıncının güvenli, kabul
edilebilir sınırlarda (sistolik 160 mm Hg’nın, diastolik 110 mm Hg’nın
altında) tutulup, yüksek tansiyon dolayısıyla annenin beyninde
(serobravasküler) hasar ve konjestif kalp yetmezliği oluşmasını
önlemektir.Bu tedavi sırasında da annenin beyninin kanlanmasını , rahim
ve plasentaya( uteroplasenter kan akımını) giden kanı yeterli düzeyde
tutulmalıdır. Kan basıncındaki ani yükselme (diastolik >120 mm Hg),
beyin kanaması, akut böbrek yetmezliği, konjestif kalp yetmezliği ve
plasenta dekolmanına(bebek eş ayrılması) neden olabilir. Preeklampsi
tablosunda ortaya çıkan hipertansiyon akut yani ani hipertansiyondur,
uygulanacak antihipertansif tedavi de akut antihipertansif tedavi
olmalıdır. Antihipertansif tedavide kullanılan ilaçlar arasındaysa
belirgin bir üstünlük gösterilememiştir.Hidralazin, labetalol ve sodyum
nitroprussit; yükselmiş kan basıncının akut tedavisinde kullanılan ve
damar yoluyla verilebilen antihipertansiflerdir, ağızdan en etkili ilaç
ise nifedipindir Peki antihipertansif tedaviye başlamak için hangi
kriterleri kullanabiliriz; doğum öncesi veya doğumda eğer en az 1 saat
tansiyon )180/110 ise ya da en az yarım saat )200/120 ise antihpertansif
başlamalıdır, ancak trombositopeni veya konjestif kalp yetmezliği varsa
tansiyonun)160/105 olması tedaviye başlamak için yeterlidir.Lohusadaysa
160/105 üzerinde bir tansiyon tedaviye başlamak için yeterlidir
Antikonvulsifler; Ağır preeklampsi olgularında baş ağrısı ,özellikle göz
arkasında ağrı, görme bozuklukları (bulanık ya da lekeli görme),
karaciğer bölgesinde ağrı, şuur bulanıklığı, kan basıncında ani ya da
kontrol altına alınamayan yükselmeler gibi belirtiler konvülsiyonun
habercisi ya da ön belirtisi olarak kabul edilip konvülsyon profilaksisi
yapılmalıdır. Bu amaçla, 4-6 gr MgSO4 damardan ve yükleme dozu olarak,
verilmeli, ardından da saatte ortalama 2-3 gr gidecek tarzda serum
içinde damardan verilmelidir. Doğum öncesi,antenatal, dönemde MgSO4
tedavisi haftalar boyunca sürecek bir tedavi değildir ve genellikle 24
saatten fazla MgSO4 tedavisinin sürdürülmesinin anlamı yoktur. Eğer bu
tedaviye ihtiyaç duyulacak koşullar devam ediyorsa, kısa sürede doğum
gerçekleştirilmelidir.Magnezyum sulfat (MgSO4) konvülsiyon
profilaksisinde diğer ilaçlara (fenitoin) kıyasla daha etkindir. MgSO4
ağır preeklampside konvülsyon profilaksisi, eklampside ise konvülsiyon
tedavi ve tekrarının önlenmesi için kullanılır. Konvülsiyonların
önlenmesinin yanı sıra anne ve/veya karnındaki bebekte oluşabilecek
sorunların veya ölümlerin azaltılması MgSO4 tedavisinden amaçlanan ilave
yararlardır.
Ağır preeklampsi anne ve karnındaki bebeğin sağlığını tehdit eden çok
ciddi ve yoğun bakım şartları gerektiren acil bir durumdur.Tedavisi
esasen doğum olmakla beraber , doğumla beraber annenin durumu
düzelmeyebilir. Dolayısıyla annenin klinik ve laboratuvar durumunun tüm
detayları ile ortaya konulması ve anne ile çocuk açısından olumlu
sonuçların elde edilebilmesi için bu tip gebelerin bir ekip anlayışı
içinde (kadın doğum, anestezi doktoru, vb) ve uygun koşullarının
bulunduğu merkezlerde takip edilmeleri daha uygundur. Ağır
preeklampsinin kesin tedavisi doğum demiştik ama erken gebelik
haftalarında (32-34 gebelik haftasından önce) bebeğe zaman kazandırmaya
yönelik konservatif yaklaşım seçeneği de tartışılmaktadır. Konservatif
yaklaşım uygulanan olgularda kazanılan süre 1 ile 89 gün (ort.10 gün)
arasında değişmektedir ama anne hayatıda bu sırada tehlikeye
atılmaktadır ancak bu yaklaşımın uygunluğu konusunda yeterli veri
yoktur.
– Sıvı dengesinin sağlanması; Ağır preeklampside damar içi sıvı hacminde
azalma vardır, damardan verilecek ilaçlar,sıvılar otomatik kontrollü
damla sayıcılar ile verilmeli ve gebenin hemodinamik durumu, sıvı
yüklenmesi ve akciğer ödemi açısından yakından takip edilmelidir.
– Kortikosteroid uygulaması; 34 gebelik haftasından önce akciğer
gelişimi için anne adayına kortikosteroid uygulamasında yarar vardır (2
mg kas içine olarak 12 saat arayla 2 doz)
-Doğumun gerçekleştirilmesi; Annenin genel durumu toparlandıktan sonra
doğum gerçekleştirilmelidir. Doğum şekline gebelik haftası,bebeğin geliş
şekli , bebek kalp atımlarının durumu ve rahim ağzına göre karar
verilir. Rahim ağzı uygunsa, çocuk kalp seslerinin sürekli takibiyle,
indüksiyon yani ilaçla ağrıların başlatılması denenmelidir. Ağır
preeklampsi sezaryen gerektiren bir durum değildir ancak özellikle rahim
ağzı uygun değilse, doğum çoğunlukla sezaryen ile gerçekleşmektedir.
Ağır preeklamptik gebelere anestezik yaklaşım, özel bilgi birikimi ve
deneyim gerektirdiğinden, deneyimli ve özelleşmiş anestezi doktorlarınca
uygulanmalıdır.
-EKLAMPSİ; Eklampsi, gebeliğin yaşamı tehdit eden bir komplikasyonu ve
anne ölümlerinin önemli nedenlerinden biridir Eklampsi, preeklampsi olan
gebelerde doğum öncesi veya sonrasında epilepsi veya diger konvülziyon
nedenlerine bağlı olmaksızın gelişen konvülziyon ve/veya koma olarak
tanımlanır. Eklampsi sıklığı %1’den azdır . Eklampside oluşan
konvülziyonların nedeni bilinmemekle birlikte beyin ödemi , beynin
kansız kalması(iskemi)-kanaması veya beyin damarlarının geçici kasılıp
kan geçişine izin vermemesi(vasospazm) suçlanan faktörlerdir.Eklampsiden
başlıca ölüm nedenleri beyin kanaması, akciğer ödemi,böbrek-karaciğer ve
solunum yetmezliğidir,bu nedenle eklampsi acil tedaviyi gerektirir,
tedavi aşamaları şunlardır;
1- Annenin yaşamsal fonksiyonları desteklenmelidir; İvedilikle yapılması
gereken hastanın nöbet anında kendine zarar vermesini önleyici
tedbirlerin alınması ve yeterli oksijen alabilmesi için solunum yolunun
açık tutulmasıdır.Nöbet geçirirken dişler kitlenir ve dil ısırılabilir
bunu önlemek ayrıca hava yolunuda açık tutmak için ‘airway’veya bu
amaçla tahta spatül veya sert kauçuk dişler arasına
yerleştirilir.Tükürük ve kusmukların hava yollarını tıkamasını
(aspirasyonunu) önlemek için yana yatırılır, ağızda biriken köpüklü ve
kanlı salgılar temizlenir.Bu arada hastaya hemen bir damar yolu açılmalı
ve kalıcı idrar sondası takılmalıdır.
2-Konvülziyonların kontrol altına alınıp, tekrarının önlenmesi;
Konvülziyonların durudurulması ve tekrarının önlenmesinde ilk tercih
edilecek ilaç magnezyum sulfattır. Tekrarlayan ataklarda 2 gram damar
yoluyla hızlıca(bolus) MgSO4 yapılmalıdır. Magnezyum tedavisine rağmen
ataklar kontrol altına alınamıyorsa, diazem (10mg iv) veya thiopentone
(50mg iv) denenebilir ve son çare olarak hasta genel aneztezi altında
uyutulabilir.
3- Hipertansiyonun kontrol altında tutulması; Akut antihipertansif
tedavi ile ağır hipertansiyonun kontrol altına alınması gerekir.
Antihipertansif ilaç kullanımında ilaçlar arasında belirgin bir üstünlük
gösterilememiştir, hangi ilacı seçeceğine doktorun karar vermesi
gerekir.
4- Sıvı tedavisi; Plasma hacim genişleticilerinin yararı konusunda
yeterli kanıt yoktur. Kristaloidler, 85 ml/saat veya saatlik idrar
miktarı +30ml , olarak verilmelidir.
5- Maternal hipoksinin düzeltilmesi; Annedeki konvülziyonların
kontrolünden sonra arteryel kan gazlarına bakarak annedeki hipoksemi
ve/veya asideminin varlığı kontrol edilmelidir. Tekrarlayan
konvülziyonlar, aspirasyon, kullanılan antikonvülzif ilaçların solunum
depresyonu yapıcı etkisiyle, maternal hipoksemi ve/veya asidemi
gelişebilir. Özellikle kalp kası,myokard, üzerinde depresif etkiye sahip
anestetik ilaçların kullanımından önce, maternal hipoksemi ve/veya
asideminin düzeltilmesi gereklidir.
6- Tetkikler; Eklampsi pek çok organ ve sistemi etkileyen bir
hastalıktır. HELLP sendromu (%3), DIC (%3), böbrek yetmezliği (%4) ve
adult respiratuar distres sendromu(ARDS) (%3) gelişebilir.Hemoglobin,
trombosit sayısı, transaminazlar, üre, kreatinin ve oksijen satürasyonu
sık kontrol edilmelidir. Fokal norolojik defisit veya uzun süreli koma
olgularında beyin MR veya CT’sinde yarar vardır.
7- Doğum; Eklampsinin kesin tedavisi doğumdur. Fetusun gelişimi için
gebeliğin uzatılmasında yarar yoktur. Ancak öncelikle gebenin genel
durumunun düzeltilmesi gerekir. Konvülziyonlar ve hipertansiyon kontrol
altına alınmalı, hipoksi düzeltilmelidir. Vaginal doğum tercih edilen
doğum şeklidir, ancak serviksin uygun olmadığı koşullarda genellikle
sezaryen uygulanmaktadır. Doğum sonrası da en az 24 saat yoğun takip
devam etmelidir. Eklampside tercih edilecek aneztezi mümkünse epidural
aneztezi olmalıdır ve bu konuda deneyimli anestezistlerce
uygulanmalıdır.
|
|
|
Telefon :
0 356 214 2520
0 545 214 2520
Adres :
Yeşilırmak mahallesi Bosna
Caddesi 2. Sokak No : 17
OPET arkası
Bizim Toptan Market yanı
TOKAT
Mail Adresi :
yilmazseyyah@gmail.com |